Gerçekte Kimim?
Peki o zaman kendimize dışarıdan bakıp bir özeleştiri yapma gereksinimi hissettiğimizde ve bir bilge kişi bulamadığımızda ne yapmalıyız sorusu geliyor akla. Yapabileceğimiz tek şey var; kısmi olarak kendimize dışarıdan bakıp bununla yetinmeye çalışacağız. Böyle bir şeye gereksinim duymuyorsan da duymalısın. Çünkü bu gerçekten gerekli. İyi bir insan olmak için gerekli, kendini dış dünyaya karşı savunman için gerekli, başka insanları kendinden koruman için gerekli falan filan. Kısacası, bir kabulleniş yaşamamız gerekli.
Ben kendime dışarıdan baktığımda çeşitli şeyler görüyorum ve hangisi olduğuma karar veremediğim oluyor. Örnek vermem gerekirse mesela düşünce yapımı olgun bulurken bir bütün olarak çocuksu olduğumu düşünüyorum. Daha önce beceremediğim en basit bir şeyi yapabildiğimde çocuk gibi seviniyorum mesela. Sonra aynaya bakıp çocukça gülümsediğimi, deli gibi heyecanlandığımı görüp gülüyorum halime. Bu ne çift karakter meselesi ne de iki yüzlülük. İnsan kendine ikiyüzlü olamaz ne kadar uğraşırsa uğraşsın.
İnsanın kendi hakkında bile çözemediği binlerce şey varken başkalarını tanımanın güçlüğünü de hissediyoruz elbette. Çok iyi tanıdığımızı düşündüğümüz kişiler bambaşka insanlara dönüşünce neden hala şaşırdığımız anlamsız.
Bir de olayın şu yönü var; tüm insanların içinde öyle cevherler var ki, birini bulup çıkardığımızda diğerini bulsak apayrı şaşırıyoruz. Ve belki de bu yüzdendir birbirimizi sevdikçe sevesimizin gelmesi -ve tabii tersi olarak nefret ettikçe edesimizin gelmesi durumu-. Düşünsene, senin içinde çıkarılamamış ne cevherler var. Kim bilir ne güzellikler var.
İşte insan kendisini bir kenara koyup dışarıdan bakmayı bu yüzden de istiyor. Başkaları da oradan baksın istiyor bazen.
Eskiye nazaran olgunlaşıyorsun. Bu sadece yaşın getirdiği olgunluk değil, asıl yaşadıklarının sana kazandırdığı birikim. Biraz acı, biraz ıstırap, biraz hüzün. Haksızlığa uğrama, adaletsizlik ve ikiyüzlülük. Bunların arasında da senin yüzünü güldürebilecek nice değerler var ki bunlara sarılıyorsun sen. Belki filozofik gelebilir ama bu söyleyeceğim, seni bu blogtan takip etmişliğim ve tanımışlığım kadardır. " Bu yazın cevcavlı sıçaklarında, gölgesinde gölgelebildiğin nice hayallerin, umutlarınla yola çıktığın nice pembe atlasların, inançlarınla donandığın, rüyalarını süsleyen nice dolunayların, sevgi şefkat ve merhametle kuşandığın nice insanlığın var senin."
YanıtlaSilTeşekkür ederim her zamanki gibi iltifatlı bir yorum yapmışsınız ne denir ki sağolun
Sil