İstanbul'da Bir Pencere

Dışarıda mis gibi bir hava. İlkbahardayız. Dört duvar arasında mahkumlar gibiyim. Kuşlar ötmüyor aslında, kahkaha atıyorlar. Bana gülüyorlar ama ben sadece cıvıldaşmalarını işitiyorum. Sadece "acaba birbirlerine ne anlatmak istiyorlar" diye düşünüyorum. Biraz sonra meraklı gözlerle pencereden içeri bakıyorlar, ardına kadar açık duran pencereden içeri bir adım bile atmıyorlar.
"Yüzme bilmiyorum" diyorum, ona da yunuslar gülüyor. "Hiç denizlere gitmiyorsun ki, nereden bileceksin" diye muziplik yapıyorlar. "Sen dört duvar arasında aptal aptal otur."
"Hiç olur mu? Ben denize gittim birkaç kere." diye savunma yapmak istiyorum ama, "kaç kere kaç?" diye kinayeli sorular geliyor tarafıma. "Hem ben vapura binmeyi çok severim, bilmiyor musunuz?" dediğimde gökyüzünde başka kahkahalar duyuluyor. Başımı kaldırıp bakıyorum ki martılar... İçlerinden bir kahkaha gelip yakınıma konuyor. "Ne kadar zamandır bize simit atmadığını bir düşün bakalım." "Ama" diyorum "yolum hiç o taraflara düşmedi sevgili martı."
"O yolun bir yerlere düşmesini dört duvar arasında mı bekleyeceksin? Ben gidebilsem çok uzaklara giderdim ama üşeniyorum" diyerek yerden doğrulan kediye bakıyorum. "Oysa sen bir kedi değilsin, senin üşenme hakkın yok."
Tüm bu alayları dinledikten sonra birdenbire uyuyakaldığım koltukta zıplayarak uyanıyorum. Beynimi delercesine beni yerimden fırlatan sesin bir asfalt delici olduğunu anlıyorum. Sinirlenip pencereyi kapatmak için hamle yapıyorum ama pencerenin kenarında duran, demin bakarken uyuyakaldığım kuşları görüyorum. Meraklı gözlerle içeriye göz atmaya devam ediyorlar. Kaçmadıklarından anlıyorum; neyse ki tülün arkasından beni görmüyorlar. Pencereyi kapatmıyorum, koltuktaki yerime geri dönüyorum. Ben de onları gözlemliyorum. Asfalt delicinin sesini işitmiyorum bile. Elime not defterimi alıp kendime günlük program yapmaya koyuluyorum:

  • Vapurla karşıya ya da adalara geçilecek (tabii yanında simit bulundurarak).
  • Sahilde yürüyüş yapılacak ve biraz deniz seyredilecek.
  • Bir çay bahçesinde oturup çay içilecek.
  • Aman ha, yanına mutlaka fotoğraf makineni al, unutma.
  • Kelebek saymaya çalış, kaç tane göreceksin bakalım.
  • Yalnız olunacak, mutlaka yalnız. Yanına gelen doğa dostları ile vakit geçirilecek sadece. Yalnız olmazsan onları ürkütebilirsin (ama bir gün bunu hisseden başkaları da beraberinde götürülecek).
Listeye şöyle bir bakıyorum; çok fazla eksik olsa da bir gün için yeterli diye düşünüyorum. "Yunusların alaylarına bir süre katlanabilirim" diyorum. Not defterimin sayfasını çevirip ileri bir tarih için yeni program yapmaya koyuluyorum ama "Dur bir dakika, geç kalma sakın. Vapurda yaparsın listeni." diye söyleniyorum. Kuşlara el sallayıp hazırlanıyorum.

Yorumlar

Popüler Yayınlar