Artık 'en'lerim yok benim!

Kendime not
Hayatta en sevdiğim şeyler hemen elimden kayıp gider. Küpe takmayan ve kendisine yakıştırmayan biri olarak benim, kendime en yakıştırdığım küpeyi banyoda kaybetmem gibi. Bu en basit örneği tabii. Bunu yazmak aklıma bu küpe sayesinde geldi aslında, ondan böyle bir giriş oldu.

Ben hayatımda bir kere aşık oldum. Platonik bir çocukluk aşkıydı. Aşların en safı, en temizi, en yalansız ve güzeli. Hiç karşılıklı birşeyler yaşamadım, olabileceğine de inanmıyorum. Olsa da zaten elimden kayıp gider, eminim. Tıpkı platonik aşıkken olduğu gibi. Yazının başında dedim ya, en sevdiğim şeyler gider hep diye. O da gitmişti öyle. Ama 5 sene sonra anladım ki, iyiki de gitmiş, geç bile kalmış. Jetonum geç düşmüş.

Hayatımda en çok değer verdiğim, yeri geldiğinde ailemin dahi önüne geçebilecek bir gerçeğim de dostluklarımdı. Biliyorum, değer vermiyor kimse. Değerleri hak edilen ölçüde vermeyi de beceremiyorum zaten. Dostluklarımda da hep böyle yaptım. Gereğinden fazla değer vermenin cezasını hep çektim, hala da çekiyorum. Sonuç olarak; zaman ilerledikçe dostlarımı da teker teker kaybediyorum. İşin kötüsü, yerlerine yenileri de gelmiyor. Öyle birşey değil çünkü dostluk. Her birinin yeri ayrı.

Okuyup da sevdiğim, en şekerli duygulara sürüklendiğim kitabım bir arkadaşım tarafından alıkoyuldu. Hala da alıkonulmaya devam ediyor. Üstelik üzerinden 2 sene geçti. Benim öyle ödünç verdiğim şeyi geri isteme huyum yoktur. Karşı tarafın o inceliği düşünmesini beklerim. Sonuçta bir eşya sana ait değilse emanettir. Emanetler de tam zamanında sahibine teslim edilir. Sonuç olarak o kitap unutuldu. Oysa ben, olsaydı da tekrar okusaydım diyorum, ki okuduğum kitabı tekrar okumam her zaman.

Balık besledim ben. Sadece balık değil; tavşan, civciv, ördek, su kaplumbağası, kuş... Annemin karşı çıkabilitesi en düşük olan hangi hayvan varsa işte. Ama hep öldüler. İyi baktığımı sanıyordum hepsine, ama onlar da sevgimin kurbanı oldular. Teker teker gittiler. Son olarak akvaryum aldık. Balıklar aldık. Onlar da öldüler. Üzüldüğümü görünce babam bir daha, bir daha aldı. Onlar da öldüler.En sonunda hayvanları bu kadar sevmekten vazgeçtim. Şu an akvaryumda 2 tane kara japon balığım var. Onları sevmekten vazgeçtiğimden beri yaşıyorlar. İç ses olarak "yapma baba, yine alma, ölecekler..." dediğimden ve babam onları aldığından beri hala ölmediler.

Hayatım böyle işte benim. Çok istediğim şeyleri kaybetmekle geçiyor her anım her saniyem. Bunun içindir ki, bana gelip sorsalar, "en sevdiğin şarkı hangisi?", "hangi yazar en çok etkiledi seni?", "gitmekten hoşlandığın en özel yer neresi?" diye, pek bi cevap veremem. Artık 'en'lerim yok. Sanırım yaşadığım ve yaşamakta olduğum bu travmatik olaylar sayesinde bilinçaltım bir şeyi 'en' sevmeme engel oluyor. Mesela artık en sevdiğim renk bile yok.  Belki artık sevmekten de korkuyorum kayıp gider diye.

Durum vahim.

Yorumlar

Popüler Yayınlar